TUSAŞ VE TERÖRÜN BARONLARI ÜZERİNE-Akif AKMAN

Akif AKMAN
Olaylar baş döndürücü bir hızla gelişti. Pazar günü ABD‘den ülkemizin ve dinimizin tarih boyunca gelmiş geçmiş en büyük hainlerinden olan teröristin ölüm haberini duyduk. Ülkemizin ve İslam dünyasının son yüzyılda başına örülen en büyük musibetlerden biri olan bu güruhun durumu şüphesiz toplumun her kesimi tarafından dikkatle takip edilmekte idi. Gelen haber, buruk bir sevinci beraber getirdi. Görünen en büyük ihanet 15 Temmuz olmakla birlikte, öncesinde işlenen onca cinayet, ihanet, pak dimağların kirletilmesinin yarattığı buruk bir sevinç…
Fetö’nün gömülmesi mevzu bahisken, Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında ülkenin gündemini tamamen değiştiren bir çıkış yaptı. Bahçeli, bu toplantıda Abdullah Öcalan’ın tecridi kaldırılırsa Meclis’e gelip DEM grubunda PKK’yı feshettiğini, silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmesi gerektiğine dair açıklama geldi. Ve DEM grubunun, siyaset kanalı ile varlığını devam ettirebileceğini, varsa sorunlara çözüm çalışmalarına katkıda bulunabileceğini ifade etti mealen. Silahların devrede olduğu bir ortamda siyaset kanalının kapalı olacağına nazire yaparcasına.
Bahçeli gibi taban olarak konu ile ilgili en çok hassasiyete sahip misyonu olan bir partiden böyle çıkışın olması kafaları iyice karıştırdı. “Yeni bir barış süreci mi başlıyor?” diyenden, çok daha uç yaklaşımlara kadar meseleye yaklaşan kişiler oldu. Özgür Özel’in “devlet vaadi “ bu açıklamaların en ilginçlerinden biri oldu. Meseleye ana muhalefet partisinin de kerhen de olsa destek vermesi bir diğer ilginç hususlardan idi.
Tüm bunlar konuşulurken Bahçeli’nin grup konuşmasından bir gün sonra Ankara Kahramankazan’da ülke sanayimizin göz bebeği olan TUSAŞ’a, sonradan PKK’lı olduğu tespit edilen kişilerce terör saldırısı gerçekleşti. Sadece PKK’lı değil, eylemi yapanların DEM bağlantısı da ortaya çıktı.
Bu süreci anlatırken Fetö’nün ABD’ye gittiği 1999 yılındaki bir hadise aklıma geldi. “Al Apo’yu ver Fetö’yü.” Abdullah Öcalan, 16 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirildi. Fethullah Gülen ise 21 Mart 1999’da bir daha dönmemek üzere ABD’ye gitti. Tarihlerdeki yakınlığa bakar mısınız? Bu iki kişinin gündemi işgal etme tarihinin yine birbirine yakın olması ister istemez yukarıda söylediğimiz ifade üzerinde daha bir derin düşünmeyi gerektiriyor. Fetö’nün öldüğü günün iki gün sonrası Abdullah Öcalan gündemin başköşesine oturuyor.
Görünen o ki Fetö’yü ABD’ye götüren akıl, Fetö’nün ölmesi ile birlikte oluşan rüzgârı ülke birliğinin güçlenmesine yönelik girişime, Bahçeli’nin açıklamasına, TUSAŞ’a terör saldırı ile karşılık verdi ve atılan adımı tasvip etmediğini, bırakın Fetö ve PKK’yı ülkenin kılcal damarlarına kadar girebildiğini muhataplarına gösterecek bir eylemi tedavüle soktu. Oyunun tarafı olan legal (DEM) ve illegal (PKK) kanadı birlikte sahaya sürerek…
Bir de saldırının olduğu TUSAŞ mevzusu var ki; biraz önce ifade ettiğimiz gibi planın aktörlerinin bu kadar iç içe geçmiş bir durumda ülkenin savunma sanayisinin adeta kalbini hedef almaları, emperyalistlerin damarlarımıza kadar girebildiklerinin en somut delillerinden biridir.
Meseleden çıkardığımız dersleri başlıklar halinde ifade etmeye çalışalım:
1-Görünen o ki bazı temel sorunların çözümü için sorunla ilgili yeterli teknik donanıma ve tecrübeye sahip olmak yetmiyor. Bunların olmasının yanında emperyalist güçlerin senin hareket kabiliyetini sınırlayan, tabiri caizse elini kolunu bağlayan unsurlar, tezgahlar da oluşturduğunu görüyoruz.
2-Küresel Batılı emperyalistler birçok kesimden insanımızın zihnini iğfal edip ülkemiz üzerindeki emellerine alet edebilmektedirler. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ifadesi ile “tarlamız çoktan sürülmüş,” şeklen bizden yana ama zihnen Batı’nın gönüllü ajanlığını yapan hatırı sayılır sayıda kişi devşirilmiş.
3-Ülkemizin gidişatı emperyalist güçleri çokça rahatsız etmekte, kırdığımız her pranga, açtığımız her kapı adeta bu kesimleri çıldırtmakta, ülkenin bağımsızlaşma yolunda attığı her adım bu ülkeleri çılgına çevirmektedir. Bahçeli’nin çıkışı teknik olarak tartışılsa bile hedef olarak ülkenin içini güçlendirecek bir misyona ve özelliğe sahiptir. Bundan dolayı çıldırdılar. Bundan dolayı tezgâhlarının çok geniş kesimlerce deşifre olması pahasına sürece taş koymada, hendek olmada bir beis görmediler. 20 yıldan fazladır hamd olsun bu emperyalist güçlerin uykusunu kaçıran çok sayıda gelişmeye şahit olduk. İnşallah uykularını kaçırma devam edeceğiz.
4-Ülkenin birlik ve beraberliği bu mihraklara verebileceğimiz en güzel cevaplardan biridir. En çok korktukları bütün tezgâhlarına, ayak oyunlarına rağmen ülkenin yekvücut olması, bir vücudun organları gibi durmasıdır halkımızın. Şüphesiz kardeşlik iklimi oluşturmanın, kardeşlik rüzgârı estirmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Efendimiz (s.a.v)’in hadisini kendimize rehber ederek yol almaya devam inşallah:
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Selam ve dua ile
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- TUSAŞ VE TERÖRÜN BARONLARI ÜZERİNE29 Ekim 2024 Salı 12:52
- YARDIMA MUHTAÇ OLAN KİMDİR? DİRENEN KİM5 Kasım 2023 Pazar 22:06
- KÜRESEL ŞER ODAKLARINA KARŞI KÜRESEL İNTİFADA 29 Ekim 2023 Pazar 18:39
- KAZANACAĞIZ, YENİLSEK DE…11 Ekim 2023 Çarşamba 07:42
- GAZZE'DEN İSRAİL'E TAARRUZ7 Ekim 2023 Cumartesi 22:45
- KAYBETTİNİZ, YİNE KAYBEDECEKSİNİZ15 Mayıs 2023 Pazartesi 23:57
- KİMDEN TARAFIZ13 Mayıs 2023 Cumartesi 08:53
- DÜŞMANIN PUTLARINI TAKDİS EDEREK PAPAĞANLAŞAN BİR DEV21 Aralık 2022 Çarşamba 07:21
- JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİM DERSLERİ30 Kasım 2022 Çarşamba 23:22
- GENÇLİĞİN SAVRULMASININ MÜSEBBİBİNİ BULMAK İÇİN AYNAYA BAKMAMIZ YETERLİ21 Haziran 2022 Salı 16:57